köşe yazısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
köşe yazısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Zeki Müren'e Saygı Albümü!





Merhaba Arkadaşlar;
Keyifli bir pazar günü diliyorum. 
Mayıs ayının sonlarına doğru magazinmatik.com'da, köşemde bir yazı yazmıştım. Zeki Müren'e Saygı Albümü (mü)? başlıklı bir yazıydı. Temmuz ayına geldik yazının yankıları hala sürmekte. 
Bir çok haber sitesi ve magazin sitesi yazıma yer vermiş. Bu yazının blogumda da olması gerektiğini düşündüğümden bu postu hazırlamaya karar verdim.
Yazımı sektör içinde sağır sultan duydu, okudu ama muhatapları tamamen ticari düşündüğünden bildiklerini okumaya devam ediyorlar.
Tarkan'da gereken cevabı vermiş, muhtemelen dediğim sebeplerden kabul etmedi.


Devamını Oku »

8 Mart Kadınlar Günü Kutlanmalı mı?

Merhaba Arkadaşlar;

Dün Dünya Kadınlar Günü idi değil mi? Bu zamana kadar her yıl bununla ilgili kutlamalara iştirak eder, sohbetlerinin içinde olurdum. Ancak bu yıl ve bundan sonra olmayacağım. 
Sebebini bu haftaki yazımda magazimatik.com'da yazdım.
Şunu söylemeliyim; öncelikle bu gün, emekçi kadınlar için düşünülmüş bir gün her kadın emekçi mi veya ne kadar emekçi tartışılır. Yazımda sadece  "neden kadınlar gününü kutlamıyorum" bunu açıklamaya çalıştım. Bana kalırsa sizler de biraz düşünün. Ya hep ya hiç diyorum. Yılda bir defa mı önemseneceğiz biz? Anlatmak istediklerim Ölüme Çeyrek Kala Kadın Olmak! isimli yazımda, 




Devamını Oku »

Hepimiz Potansiyel Ölüyüz!

Merhaba

Bu hafta magazinmatik.com 'da olan köşemde, son günlerde yaşadığımız tatsız olayların bizleri nasıl etkilediğini kısacık bir yazı ile anlatmaya çalıştım. Potansiyel ölü olduğumu söyledim. Neler hissetiğimi veya hissettiğimizi anlatmak için çok bile o kadar satır.
Şöyle başladım yazıma:


Çok az açtım müziğin sesini Nilüfer'den Geceler isimli şarkıyı dinliyorum. Yarın(lar) için plan yapıyorum bir yandan. Ailemle ilgili kariyerimle ilgili. Buna ne kadar hakkım var bilmiyorum! Çünkü;ben potansiyel bir ölüyüm aslında.
Y


Devamını Oku »

Beyaz Camın Bana Yaptığı!



06.12.2014 tarihinde magazinmatik.com'da yayınlanan yazım

Uzun zaman oldu TV karşısına geçip programlar, diziler takip etmeyeli. Bir süredir, yani yeniden köşe yazmaya başladığımdan beri fırsat buldukça kıyısından köşesinden bakıyorum beyaz cama.


Yine bir diziye denk geldim geçen akşam. Sadece 20 dakikasını izledim ama sayfalarca yazabilirim hakkında. Neresinden başlasam anlatmaya onu da bilemiyorum. Ben hayatımda bu kadar gürültülü bir dizi görmedim duymadım bilmiyorum. Baş ağrıtan cinsinden böyle bir örnek görülmüş mü onu da bilmiyorum.
1980'lerin başında çekilen Gırgıriye isimli sinema filmi ile 2004-2005 gibi çekilen Cennet Mahallesi isimli dizinin karması bir yapım olmuş. Daha doğrusu yapmaya çalışmışlar. Türk filmlerine aşırı düşkün biri olarak (özellikle 70 li yıllar), bu diziyi hakaret olarak gördüm ben. Dizi oyuncuları arasında çok başarılı, çok sevdiğim isimler var aslında ama bir eleştirmen değil, bir izleyici olarak söylüyorum; olmamış!
Romanları anlatıyorlar güya. Romanların belirgin özelliklerinden biri H harflerini söyleyememeleri değil mi? O sevdiğim oyunculardan biri kurduğu cümle içinde "sana akkımı elal etmem" diyor yani hakkını helal etmiyormuş, peşine hemen beddua ederken Allah diyor ve H harfi gayet net söyleniyor bunu amatör tiyatro oyuncuları bile yapmıyor. Yani geçiştirilmiş bir çok detay ve replik var. Bunu geçiyorum. Bana göre romanlara da büyük haksızlık var. Çok merak ediyorum romanlar 7/24 kavga mı eder? Burada nefes almadan kavga ediliyor ve mizahdan çıkıyor olay itici olmaya başlıyor. Gırgıriye serisinde de sürekli kavga oluyordu ama bir ağırlığı vardı, keza Cennet Mahallesi'de aynı şekilde. Bu diziye göre hallice yani.
Gazinoda program yapıyorlar hepsi birbirinden habersiz para çalma peşinde. Sadece romanlarda değil her toplulukta olur bu gibi çirkin olaylar ama bu dizideki herkes çalmayı planlıyor ve bana göre bu da romanların tamamına edilmiş bir haksızlık.
İşim gereği bir çok roman müzisyenle tanıştım, albümlerimize sazları ile eşlik ettiler işlerini çok iyi yapıyorlar. İçlerinde hala roman mahallelerinde oturanlar da var ama hiç biri o şekilde giyinmiyor abuk aksesuarlar takmıyor. Romanlar gerçekten eğlenceli insanlar ama bu dizide eğlenceleri de abartılmış yani iyice saçmalamışlar. Bir de sürekli aşağılarcasına birbirlerine çingene demelerini buradan şiddetle kınıyorum.Dizi kanalla kaç bölüm anlaştı, kaç bölüm çektiler hiç bir fikrim yok ama bu dizinin ömrü yok, oradaki büyük isimlere acırım böyle  bir işte imzaları olduğu için. Yapım şirketini bile araştırmadım belki sevdiğim işlere imza atmışlardır, gözümden düşmesinler diye.
Sene 2014, hatta 2015'e ne kaldı? Tüm TV kanallarında emek verilmiş nice diziler varken, bu kadar gürültülü gereksiz bir diziye öyle bir kanaldan nasıl izin çıkmış bilemedim ben. Dizi zaten bahsettiğim gibi bir sinema filmi ve 10 yıl önceki bir dizinin konu olarak birebir kopyası sadece yeni sahneler yazılmış, replikler yazılmış. Bunu geçtim bari doğru düzgün işleselerdi ve biz gülebilseydik.
Ekran zehirlenmesi diye bir şey var mı bilmiyorum ama sanırım bana bu oldu. Konuştuğum bir çok arkadaşım da benimle aynı fikirde, sorma ihtiyacı hissettim TV ve dizi müdavimi dostlarıma gariplik bende mi diye.
Canım Ailem dizisi gibi bir dizi yapılır mı bir daha bilmiyorum ama en azından ona yakın bir şeyler yapılabilir.
Allah hepimizi ekran zehirlenmesinden korusun diyelim.
Sevgiler






Devamını Oku »

Sosyal Medya Şövalyeleri

Sosyal Medya Şövalyeleri



Merhaba
Şövalyenin anlamını hepimiz biliriz ve çoğu zaman kullandığımız cümlenin başına, sonuna iliştirip değerlendiririz değil mi? 
Peki ne oldu da bu yazıma ben bu ismi uygun gördüm? Ülkemiz uzun zamandır zor günler yaşıyor, milletçe çok yıpranıyoruz. Zaman zaman içimizi facebook, twitter gibi sosyal ortamlarda duvarlara döküyoruz arkadaşlarımızla o yazı altında fikir alışverişi yapıyoruz. Veya bunun dışında anlık öfkemizi, sevincimizi yine aynı noktalara taşıyoruz. Bunu olması gerektiği gibi mi yapıyoruz? Asla!
Sempatizanı olduğumuz parti hakkında, onu görebilecek arkadaşlarımız olduğunu düşünmeden abuk yazılar yazıp paylaşıyoruz. O partiye ne kadar yakınız? Bu yazdıklarımız kime ne fayda sağlayacak? Onca insanla aramızın bozulduğuna değecek mi? Hiç düşünmeden yazıp çiziyoruz. Biz oraya yazınca, hakaret küfür edince tüm devlet problemleri çözülüyor herkes refah içinde yaşamaya başlıyor. Şövalye efendisi adına savaştı, onu korudu görev tamam uyuyabilir rahat rahat. 
Bir örnekte yaşanan afetler, milletçe yaşadığımız yaslarla ilgili. Mesela Soma faciasındaki ilk bir iki gün çok farkında değildi sanki insanlar, sonradan coştu bir çoğu. Profiller karartıldı, asla unutmayacağız sloganları herkesin duvarında. Çizmeleri ile sedyeye çıkmak istemeyen işçimizin bu haberi binlerce profilde paylaşıldı. Eğer arkadaş listesinde birisi şarkı türkü paylaştıysa, ona 'duyarsız, sen insan mısın?' şeklinde hakaretler bile eden oldu.O zaman da bir yazımda yazmıştım "kaç gün kararacak profiller" diye.Üç gün milli yas ilan edildi ve o üç günü nasıl beklediler bilmiyorum, yine profillerde en afilli makyajlı janti fotoğraflar çiçekler böcekler oluştu. Paylaşımlar birden değişti. Atarlı, giderli özlü sözler şarkılar türküler rengarenk profiller. Bu nasıl hızlı bir geçiş ben bilemedim. Birkaç gün ölen işçilerimiz için şövalyelik yaptılar orda da tamam görev. . 
İşte farklı bir örnek daha. Beyefendi veya hatun kişi sinirlenmiş birine, başlıyor yazmaya hedefi belirsiz yazısını "bana yanlış yapılmaz adamı şöyle yaparım böyle yaparım, mermiden hızlı mı koşuyorsun, ya ölürüm ya öldürürüm affetmem" gibi gibi. Profillerde tabancalı fotoğraflar herkes kabadayı, herkes Kurtlar Vadisi'nden fırlamış.Yahu kardeşim adama sorarlar bu sözler bu atarlar kime? Bu sözlerin muhatabı kim? Peki ya sen kimsin?! Bu şahısta egosunun şövalyesi, onun da görevi tamam. 
Cumhuriyeti facebook duvar yazıları ile kurtardık, dinimizi attığımız twittlerle savunduk. Hepimizin görevleri tamam. 
Her gün yenilenen gündemle farklı kişi ve olayların şövalyeliğini yapmaya devam edeceğiz, tüm samimiyetsizliğimizle. 

Sevgiler
Devamını Oku »

Arabesk Diyorum

Merhaba Arkadaşlar
Biliyorsunuz 23 Eylül'de Magazinmatik.com ailesine katıldım ve ilk yazım yayınlandı. O yazımı okumayanlar için bir kez de buradan paylaşmak istedim.





Arabesk diyorum

Kiminin hayatının bir parçası, kiminin asla tahammül edemediği kimilerinin ise gizli kapaklı yalnız başına dinlediği müzikten bahsediyorum.

Ve nereden nereye diyorum.
Geriye dönük baktığımızda, araştırdığımızda 1950 li yıllarda başlamış arabesk dinleme, çalma söyleme eylemleri. 1970 li yıllarda coşmuş 1990 ların ilk zamanlarına kadar sürmüş bu akım.
Kimler gelmiş kimler geçmiş değil mi? Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay Müslüm Gürses mesela. Veya Bergen, Tüdanya, Kibariye, Biricik filan. Hatta ismini hatırlayamadığımız bir çok arabesk yorumcusu gelip geçmiş müzik tarihinden. Mesela kitlesi belirli bir isim Cavit Karabey. Bir milyon satan albümü olmuş ancak o da bir çok arabeskçi gibi zamanla erimiş. Sıradan yerlerde sahne almaya başlamış ve henüz 50 yaşında gittiği bir turnede otel odasında hayatını kaybetmiş. Mesela Bergen. 7 yıllık müzik geçmişinde sayısız eser seslendirmiş çok genç yaşta öldürülmüş ama eserleri hala az sayıdaki arabesk sever tarafından dinleniyor. Bu gibi hikayelerden uzun bir liste çıkar aslında. Şimdilik anlatmak istediklerim için bunlar yeterli diye düşünüyorum.
'Baba' diye lakapları olan ve 70 li yıllardan beri büyük kitlelere sahip olan, ayrıca hala ünlerini koruyan isimlere bir bakalım. Orhan Gencebay. Çizgisini asla bozmadı ama yaptığı işle yaşamsalını artık müzik yaparak sağlayamayacağını düşündüğünden sanıyorum müzik yarışma programlarına jüri üyeliği yaptı. Ferdi Tayfur. Müzikten kazanç onun için de bitmişti ve artık yapabileceği birşey kalmamıştı, rahatsızlandı kötü günler geçirdi ancak şöhretini korumaya kararlıydı. Müslüm Gürses. Sanıyorum ki bu isimler arasında en fazla albüme sahip sanatçıdır. Arabesk dönemi hızını kesmeye başlayınca o da bocaladı albümler satmıyor yapımcılar para yatırmak istemiyor. Sonra kendisine yapılan teklifi kabul etti pop rock söyledi ve hayranlarını küstürdü. Kötü mü söyledi? Tabi ki hayır. Müslüm Gürses çok iyi bir solist her tür eseri hakkını vererek okur ama ondan beklenen pop şarkıları değildi. Kitlesinde düşüş oldu veya kemik tabir edilen hayranları eski şarkılarını dinlediler sürekli. Albümleri satmadı ve son nefesine kadar sahneye çıktı.
Peki ne oldu da milyon satan bu albümler alıcı bulamadığı gibi dinleyicisi de azaldı? Üstelik o dönem arabesk yasağı vardı di mi? 
Bugün arabesk albümler satmıyor, arabesk eser besteci ve söz yazarları para kazanamıyor, solistleri sahneye çıkacak mekan bulamıyor. 
1990 lı yılların başında bir pop furyası oluştu inanılmaz ilgi gördü. O dönemin genci yaşlısı buna yöneldi üstelik yasak değildi her yerde dinleme şansları vardı. Arabeski Türk sanat müziği ile karıştırıp daha yumuşak ve yasaksız bir bir tür daha oluştu fantazi dediler adına. Alternatif müziklerde vardı, rock metal vs. Biraz heves biraz özenme ile bu tarafa doğru giden de oldu.
Arabesk küçümsenmeye başlandı ciddi anlamda. Gizli kapaklı dinleyenleri takip edenleri biliyorum ben mesela, ünlü veya ünsüz. İlerleyen yıllarda bir şarkıcı çıktı arabeski yerden yere vurdu aşağıladı. Onun hayranları ve müzik zevki oturmamış gençler bunu ciddiye aldı. Sonra bu şarkıcı arabesk şarkıları yeniden düzenleyip albüm yaptı ve kazanç elde etti. Tabi arabeskin eskisi kadar ilgi görmemesinin bir nedeni de gazinoların kapanıp barların açılması oldu her türlü üretim durdu.
Görüyoruz ki, hiç bir popülerite kalıcı değil ama arabeskin dünü ve bugünü arasındaki fark bu kadar açık olmasaydı keşke. 
Şu an popüler olan tarz nedir derseniz benim verecek bir cevabım yok. Her tarzın kemik dinleyicileri var ama müzik severler bu kadar karışık tür içinde neyi dinleyeceğine inanın karar vermiş değil.
Bugün Lady Gaga konserine bilet bulamadığını konuşuyorsa ayda 1.000 liraya çalışan taşra gencimiz, biz bu konuları daha çok yazar çizer konuşuruz.
Sevgiler

Devamını Oku »

Yıllar Sonra Yeniden Köşe Yazıyorum...

Merhaba

Takipçilerim ve yakın tanıyanlar bilir. Yıllar önce bir gazetede köşe yazardım sonra bir haber sitesinde yazdım uzun süre. Daha sonra yazılarım, şiirler ve dostlar arasında okuduğum eleştirilerde kaldı.
Ve bu günlerde Magazinmatik.com imtiyaz sahibi Funda Hanım (zaten arkadaşım) ile görüşmelerim oldu. Farklı bişey konuşurken çıktı ortaya yeniden köşe yazma olayım ve artık Magazinmatik.com ailesindeyim.
Bu çok heyecan verici benim için. Çünkü yazmak benim için en iyi ifade biçimi. Ve ben kendimi her zaman en iyi şekilde ifade etmeye devam edeceğim.

Sevgiler:)





Devamını Oku »